1989
göçmeni olarak, Türkiye’de 1991 yılından beri genel veya yerel seçimlerde oy
kullanıyorum.
2011
yılına kadar hep “ mektepli” geleneğinden gelen partilere oy attım. Bilindiği
gibi 13 Nisan 1909 yılında, daha Osmanlı idaresinde gerçekleşen ve tarihe “31
Mart vakası” olarak bilinen olaylardan sonra toplum “ mektepli” ve “alaylı”
olarak kutuplaşmıştır.
“Mektepliler” çağdaş eğitim almış subaylardan, İttihat
ve Terakki Cemiyetinden, yani Jon Türklerden ve diğer çağdaş eğitim almış
aydınlardan oluşmaktaydı. “ Alaylılar” ise çağdaş eğitim almamış subaylardan ve
genelde medrese eğitimli cemaat ve tarikat yandaşlarından oluşmaktaydı.
Bu
“mektepli” ve “ alaylı” kutuplaşmasından, Osmanlı, Balkan savaşını kaybetmiştir.
Fakat daha sonra “ mektepliler” idareyi tamamen ele aldıklarında Çanakkale
savaşı kazanılmıştır. Kurtuluş savaşını da “mektepli” geleneğinden gelenlerin
yönetiminde kazanılmıştır.
Yani
Atatürk de “mektepli” geleneğindendir.
Daha
sonraki yıllarda da “mektepliler” Türkiye’ de iktidarı elden bırakmamışlardır,
ta 1994 yılına kadar.
Peki, 1994
yılında ne oldu?
“Mektepli” geleneğindeki partilerin rehavette olduğu
anlaşıldı. Çünkü “Alaycı” geleneğindeki
Refah Partisi İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Kayseri, Konya gibi
belediyeleri kazanmıştı…
“Alaylı” geleneğindekiler, artık mektepli olmuştu,
yani çağdaş eğitim almışlardı, onlar da yönetmek istiyordu… Oysa Refah Partisi,
1994 yerel seçimlerinde, Türkiye genelinde sadece %19 oy alabilmişti…
Refah
Partisi palazlandı, birinci parti oldu. Daha sonra aynı parti kapatıldı;
Erbakan, Erdoğan gibileri yasaklanıyor, fakat bir Allah’ın kulunun yerel
seçimleri iki turlu yapmak aklına gelmiyor…
Bir örnek:
1994
İstanbul Belediye Başkanlığını Refah Partisi, yani Erdoğan %25 ile kazanıyor.
Aynı zamanda sağdaki
ANAP(% 22) ve DYP(% 15) toplam % 37 oy
alıyorlar. Soldaki CHP(% 20) ve DSP(% 12) ise toplam % 32 civarında oy
alıyorlar. Yerel seçimler iki turlu olsa, Erdoğan, hayatta Belediye Başkanı,
dolayısıyla Başbakan veya Cumhurbaşkanı olamaz. Çünkü İstanbul, devlet içinde bir devlet gibidir.
Türkiye’de hemen hemen paranın yarısı İstanbul’da dolaşır…
1999 yerel
seçimlerinde iki turlu seçim uygulaması yapılmayarak yine aynı hata yapıldı.
Artık “alaylı” geleneğindeki, fakat hepsi çağdaş mektepli olmuş olanları tut
tutabilirsen… Çünkü Türkiye’de dönen para, el değiştirdi…
“ Alaylı”
geleneğindeki Ak Parti, 2002 yılında % 34 ile iktidara geldiğinde, “mektepli”
geleneğinden gelenlerin on yıllardır yapamadıklarını, beş yılda yaptı ve bir
sonraki 2007 seçimlerinde oylarını % 46’ya çıkardı…
Şimdi
içinizden, “Bu Ak Partici” dediğinizi duyar gibiyim.
Şimdiye
kadarki genel seçimlerde Ak Partiye hiç oy atmadım; 2002 senesine kadarki genel
ve yerel seçimlerde hep Ecevit’in DSP’sine oy kullandım. Şimdiki Türkiye’de
oturduğum Lüleburgaz Belediye Başkanı, ilk defa,1999 yılında DSP’den seçilmişti
ve o seçim kampanyasına bende katılmıştım. Fakat daha sonraki CHP’ye geçtiği dönemlerde
kendisine hiç oy atmadım, çünkü 13 senedir oturma ruhsatlı evimin sokağı bir
türlü çamurdan kurtulamadı, senelerdir şehir çöplüğünden dönem dönem şehre yükselen duman
ise muamma...
2007 ve 2011 genel seçimlerinde ise,
Bahçeli’nin 2002 yılında Ecevit hükümetini bozduğu için partinin başından
gitmesini istememe rağmen, oyumu MHP’ye attım, o da 2002 yılındaki gibi baraj
altında kalmasınlar diye. Bir önceki yerel seçimlerde oyum Ak Parti''ye gitti,
çünkü hükümet desteği olmadan, yerel kaynaklarla bazı sorunlar çözülemiyor,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Erdoğan’a, çünkü CHP ve MHP’nin çıkardığı
aday vasatın altındaydı, maalesef aynı aday, şimdi MHP’den milletvekili adayı…
Türkiye’de
hiçbir partiye üye değilim. Hiçbir partiyle de çıkar ilişkim yoktur. Kendim veya
birinci ve ikinci derece akrabalarımın hiçbiri parti aracılığıyla iş bulup çalışmıyor.
Daha önce
eşimle birlikte, bu seçimlerde oylarımızı CHP için kullanmaya karar vermiştik.
Eşimi bilmem, fakat ben karar değiştirdim.
Neden mi?
İzlenimlerime
göre, Bulgaristan’da Türklüğü ve Müslümanlığı bitiren HÖH/D(p)S’nin bazı göçmen
dernekleri adındaki uzantıları, Ak Parti’ye
çamur atarak, “Laiklik” ve “Atatürkçülük” edebiyatıyla harıl harıl CHP’ye
çalışıyorlar. CHP ise, HÖH/D(p)S’nin düzenlediği mitinglerde aynı partiyle kol
kola…
Bardağı taşıran son damla
ise, iki gün önce Kırcaali’de gerçekleşen bir olay oldu. Bilindiği gibi Erdoğan,
duruşuyla ve hareketleriyle dış ülkelerde yaşayan Türklerin özgüvenin
arttırmıştır. Bu sebeple Erdoğan’ın “van
minut” hareketine hayran kalan bir grup Kırcaalili, 7 Haziran saat 20:00- 21:00
arası Kırcaali’ deki bir meydanda Ak Parti’nin zaferini kutlamak için, Kırcaali
Belediyesine bildirme( tebliğ) dilekçesi veriyorlar.
Bildirme dilekçesini verenlerin iddialarına göre, başta belediye başkanı Hasan Aziz olmak üzere,
bazı HÖH/D(p)S mensupları, “Bildirme dilekçenizi geri çekin
ve kutlamadan vazgeçin, çünkü CHP’liler bize darılacak” diye kendilerine baskı
yapıldığını iddia ediyorlar. Ancak daha sonraki günlerde,” milliyetçi gruplar
size saldırır, güvenliğinizi sağlayamayız” gerekçesiyle ilk bildirme
dilekçesini geri çektiriyorlar, fakat daha sonra aynı amaçla üç dilekçe daha
veriliyor. Kırcaali HÖH/D(p)S
belediyesi, Kırcaali sokaklarında ikide bir anıra anıra bağırarak Türklere
hakaret eden aşırı milliyetçi grupların güvenliğini sağlıyor, zararsız bir
kutlamanın güvenliğini ise sağlayamıyor?!…
Sakın yanlış anlaşılmasın CHP veya MHP için de yapılacak
olan bir kutlama için iptal baskısı yapılsa, aynı tepkiyi verirdim.
Bilindiği gibi, Bulgaristan yasalarına göre, toplu bir eylem veya gösteri
için Belediye'ye bildiri dilekçesi verilmesi yeterlidir. Düzenleyenler dışında,
bu eylemi Belediye’ nin iptal etme yetkisi yoktur…
Kim ne derse desin son senelerdeki icraatlarıyla, Ak Parti, Türkiye
dışındaki Türklerin de özgüvenini arttırdı. Yurtdışında senelerdir ezilen,
büzülen Türkler de, Erdoğan’a hayranlık duyuyorlar.
Bir “ayakkabı kutuları” edebiyatı
almış başını gidiyor. Ancak ben yargıç değil, seçmenim…
“ Tek bayrak, tek millet, tek
vatan” sloganıyla Türkiye’nin her bölgesinde örgütlenen tek parti, Ak Parti’dir.
Farz edelim ki, adında dahi “
Halkların” kelimesiyle bölücülük olan bir parti barajı geçerek, 40-50 milletvekili
çıkarttı.
Daha yazılacak çok şey var da,
yazımın çok uzadığı için bitirmek zorundayım.
Son söz:
HÖH/D(p)S ve onun Türkiye’deki bazı
göçmen dernekleri adındaki uzantıları, Ak Parti’ye karşı çalışıyorlarsa…
Demek Erdoğan ve Ak Parti doğru
yoldadır.
Няма коментари:
Публикуване на коментар