петък, 5 юни 2015 г.

Demek Erdoğan ve Ak Parti doğru yolda…



Durmuş Arda

1989 göçmeni olarak, Türkiye’de 1991 yılından beri genel veya yerel seçimlerde oy kullanıyorum.

2011 yılına kadar hep “ mektepli” geleneğinden gelen partilere oy attım. Bilindiği gibi 13 Nisan 1909 yılında, daha Osmanlı idaresinde gerçekleşen ve tarihe “31 Mart vakası” olarak bilinen olaylardan sonra toplum “ mektepli” ve “alaylı” olarak kutuplaşmıştır.

“Mektepliler” çağdaş eğitim almış subaylardan, İttihat ve Terakki Cemiyetinden, yani Jon Türklerden ve diğer çağdaş eğitim almış aydınlardan oluşmaktaydı. “ Alaylılar” ise çağdaş eğitim almamış subaylardan ve genelde medrese eğitimli cemaat ve tarikat yandaşlarından oluşmaktaydı.

Bu “mektepli” ve “ alaylı” kutuplaşmasından, Osmanlı, Balkan savaşını kaybetmiştir.

Fakat daha sonra “ mektepliler” idareyi tamamen ele aldıklarında Çanakkale savaşı kazanılmıştır. Kurtuluş savaşını da “mektepli” geleneğinden gelenlerin yönetiminde kazanılmıştır.

Yani Atatürk de “mektepli” geleneğindendir.

Daha sonraki yıllarda da “mektepliler” Türkiye’ de iktidarı elden bırakmamışlardır, ta 1994 yılına kadar.

Peki, 1994 yılında ne oldu? 

“Mektepli” geleneğindeki partilerin rehavette olduğu anlaşıldı. Çünkü  “Alaycı” geleneğindeki Refah Partisi İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Kayseri, Konya gibi belediyeleri kazanmıştı… 

“Alaylı” geleneğindekiler, artık mektepli olmuştu, yani çağdaş eğitim almışlardı, onlar da yönetmek istiyordu… Oysa Refah Partisi, 1994 yerel seçimlerinde, Türkiye genelinde sadece %19 oy alabilmişti…

Refah Partisi palazlandı, birinci parti oldu. Daha sonra aynı parti kapatıldı; Erbakan, Erdoğan gibileri yasaklanıyor, fakat bir Allah’ın kulunun yerel seçimleri iki turlu yapmak aklına gelmiyor…

Bir örnek:

1994 İstanbul Belediye Başkanlığını Refah Partisi, yani Erdoğan  %25 ile kazanıyor.

Aynı zamanda sağdaki ANAP(% 22)  ve DYP(% 15) toplam % 37 oy alıyorlar. Soldaki CHP(% 20) ve DSP(% 12) ise toplam % 32 civarında oy alıyorlar. Yerel seçimler iki turlu olsa, Erdoğan, hayatta Belediye Başkanı, dolayısıyla Başbakan veya Cumhurbaşkanı olamaz. Çünkü İstanbul, devlet içinde bir devlet gibidir. Türkiye’de hemen hemen paranın yarısı İstanbul’da dolaşır…

1999 yerel seçimlerinde iki turlu seçim uygulaması yapılmayarak yine aynı hata yapıldı. Artık “alaylı” geleneğindeki, fakat hepsi çağdaş mektepli olmuş olanları tut tutabilirsen… Çünkü Türkiye’de dönen para, el değiştirdi…

“ Alaylı” geleneğindeki Ak Parti, 2002 yılında % 34 ile iktidara geldiğinde, “mektepli” geleneğinden gelenlerin on yıllardır yapamadıklarını, beş yılda yaptı ve bir sonraki 2007 seçimlerinde oylarını % 46’ya çıkardı…

Şimdi içinizden, “Bu Ak Partici” dediğinizi duyar gibiyim.

Şimdiye kadarki genel seçimlerde Ak Partiye hiç oy atmadım; 2002 senesine kadarki genel ve yerel seçimlerde hep Ecevit’in DSP’sine oy kullandım. Şimdiki Türkiye’de oturduğum Lüleburgaz Belediye Başkanı, ilk defa,1999 yılında DSP’den seçilmişti ve o seçim kampanyasına bende katılmıştım. Fakat daha sonraki CHP’ye geçtiği dönemlerde kendisine hiç oy atmadım, çünkü 13 senedir oturma ruhsatlı evimin sokağı bir türlü çamurdan kurtulamadı, senelerdir şehir çöplüğünden dönem dönem şehre yükselen duman ise muamma...

 2007 ve 2011 genel seçimlerinde ise, Bahçeli’nin 2002 yılında Ecevit hükümetini bozduğu için partinin başından gitmesini istememe rağmen, oyumu MHP’ye attım, o da 2002 yılındaki gibi baraj altında kalmasınlar diye. Bir önceki yerel seçimlerde oyum Ak Parti''ye gitti, çünkü hükümet desteği olmadan, yerel kaynaklarla bazı sorunlar çözülemiyor, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Erdoğan’a, çünkü CHP ve MHP’nin çıkardığı aday vasatın altındaydı, maalesef aynı aday, şimdi MHP’den milletvekili adayı…

Türkiye’de hiçbir partiye üye değilim. Hiçbir partiyle de çıkar ilişkim yoktur. Kendim veya birinci ve ikinci derece akrabalarımın hiçbiri parti aracılığıyla iş bulup çalışmıyor.

Daha önce eşimle birlikte, bu seçimlerde oylarımızı CHP için kullanmaya karar vermiştik. Eşimi bilmem, fakat ben karar değiştirdim.

Neden mi?

İzlenimlerime göre, Bulgaristan’da Türklüğü ve Müslümanlığı bitiren HÖH/D(p)S’nin bazı göçmen dernekleri adındaki uzantıları,  Ak Parti’ye çamur atarak, “Laiklik” ve “Atatürkçülük” edebiyatıyla harıl harıl CHP’ye çalışıyorlar. CHP ise, HÖH/D(p)S’nin düzenlediği mitinglerde aynı partiyle kol kola…

Bardağı taşıran son damla ise, iki gün önce Kırcaali’de gerçekleşen bir olay oldu. Bilindiği gibi Erdoğan, duruşuyla ve hareketleriyle dış ülkelerde yaşayan Türklerin özgüvenin arttırmıştır.  Bu sebeple Erdoğan’ın “van minut” hareketine hayran kalan bir grup Kırcaalili, 7 Haziran saat 20:00- 21:00 arası Kırcaali’ deki bir meydanda Ak Parti’nin zaferini kutlamak için, Kırcaali Belediyesine bildirme( tebliğ) dilekçesi veriyorlar.

Bildirme dilekçesini verenlerin iddialarına göre,  başta belediye başkanı Hasan Aziz olmak üzere, bazı HÖH/D(p)S  mensupları, “Bildirme dilekçenizi geri çekin ve kutlamadan vazgeçin, çünkü CHP’liler bize darılacak” diye kendilerine baskı yapıldığını iddia ediyorlar. Ancak daha sonraki günlerde,” milliyetçi gruplar size saldırır, güvenliğinizi sağlayamayız” gerekçesiyle ilk bildirme dilekçesini geri çektiriyorlar, fakat daha sonra aynı amaçla üç dilekçe daha veriliyor. Kırcaali  HÖH/D(p)S belediyesi, Kırcaali sokaklarında ikide bir anıra anıra bağırarak Türklere hakaret eden aşırı milliyetçi grupların güvenliğini sağlıyor, zararsız bir kutlamanın güvenliğini ise sağlayamıyor?!…

Sakın yanlış anlaşılmasın CHP veya MHP için de yapılacak olan bir kutlama için iptal baskısı yapılsa, aynı tepkiyi verirdim.

Bilindiği gibi, Bulgaristan yasalarına göre, toplu bir eylem veya gösteri için Belediye'ye bildiri dilekçesi verilmesi yeterlidir. Düzenleyenler dışında, bu eylemi Belediye’ nin iptal etme yetkisi yoktur…

Kim ne derse desin son senelerdeki icraatlarıyla, Ak Parti, Türkiye dışındaki Türklerin de özgüvenini arttırdı. Yurtdışında senelerdir ezilen, büzülen Türkler de, Erdoğan’a hayranlık duyuyorlar.

 Bir “ayakkabı kutuları” edebiyatı almış başını gidiyor. Ancak ben yargıç değil, seçmenim…

 “ Tek bayrak, tek millet, tek vatan” sloganıyla Türkiye’nin her bölgesinde örgütlenen tek parti, Ak Parti’dir.

 Farz edelim ki, adında dahi “ Halkların” kelimesiyle bölücülük olan bir parti barajı geçerek, 40-50 milletvekili çıkarttı.

Yine farz edelim ki, Ak Parti’nin milletvekili sayısı 276’nın altına inerek, 260’ta kaldı… Kendi milletvekili sayılarının yetmediğine göre, CHP ve MHP, hangi diğer partiyle hükümet kuracaklar?

 Daha yazılacak çok şey var da, yazımın çok uzadığı için bitirmek zorundayım.

Son söz:

HÖH/D(p)S ve onun Türkiye’deki bazı göçmen dernekleri adındaki uzantıları, Ak Parti’ye karşı çalışıyorlarsa…

Demek Erdoğan ve Ak Parti doğru yoldadır.

 Oyumun rengi de Ak Parti’dir

Няма коментари:

Публикуване на коментар